Faaliyetlerimiz

Nafakanın Artırılması Davası Avukatı

İstanbul’da faaliyet gösteren Akkaş Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu boşanma davası avukatı ekibi nafakanın artırılması davası ve azaltılması davasında boşanma avukatı ve arabulucusu olarak tazminat, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dahil olmak üzere boşanma ile ilgili her türlü konuda hukuki danışmanlık, avukatlık ve arabuluculuk hizmeti vermektedir.

Boşanma avukatı ekibimiz boşanma ve aile hukuku konusunda 1992’den bugüne edindikleri deneyim ve bilgiler çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler. Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce veya dava sırasında uzman bir boşanma avukatı nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir.

Boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri 161-166’ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere; özel boşanma sebepleri olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı sayılmıştır. Genel boşanma sebepleri olarak ise; evlilik birliğinin sarsılması şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma eşlerin anlaşarak boşanmaları; anlaşmalı boşanma davası , bir boşanma reddinden sonra eşlerin üç yıl bir araya gelmemeleri olan fiili ayrılık sayılmaktadır.

Nafakanın Artırılması Davası Avukatı

Nafakanın Artırılması Davası Hangi Hallerde Açılabilir?

TMK 176/4 hükmünde “tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”; TMK 331 hükmünde ise “durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır” düzenlemeleri yer alır.

Yargıtay içtihatlarında nafakanın uyarlanması hususunda “…nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce “güven” ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği statüye beslediği güven, dayalı borçlunun sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz” ifadeleri yer almaktadır.

Kanunda yer alan düzenlemeler ve Yargıtay görüşü de dikkate alındığında görüldüğü üzere, şartların değiştirmesi yahut hakkaniyetin gerektirmesi hallerinde iştirak nafakası dava yolu ile arttırılabilir, azaltılabilir ya da kaldırılabilir. Buna uygulamada Nafakanın Uyarlanması Davası adı verilir. Burada nafaka ödeyen ya da alan eşin mevcut durumunun değişmesi veya hakkaniyetin talebi haklı göstermesi gerekir. Örneğin nafaka ödeyen eşin mali durumu kötüleşirse veya nafaka alacaklısı büyük bir miras sahibi olursa nafakanın uyarlanması talep edilebilir. Burada bakılacak en önemli husus şudur ki değişen şartlar, nafakaya esas teşkil eden duruma ilişkin olmalıdır.

Nafakanın uyarlanması talebine dair dava için herhangi bir süre yoktur, taraflar şartların değişmesi halinde başvurularını gerçekleştirebilirler fakat iştirak nafakasında çocuğun ergin olması tarihine dikkat edilmelidir zira bu tarihten sonra uyarlama talebinde bulunulamaz.

Yoksulluk Nafakası

TMK 175/1 hükmünde düzenlenen yoksulluk nafakası ile kanun koyucu, boşanma halinde eşlerden birinin diğerinden yoksulluk nafakası istemesine imkân tanımıştır. Şartları;

  1. Taraflardan birinin talepte bulunması,
  2. Talep eden eşin ağır kusurlu olmaması,
  3. Talep eden eşin yoksulluğa düşmüş olması,
  4. Takdir edilecek nafakanın, ödeyecek eşin mali gücü ile orantılı olması.

Hâkimin yoksulluk nafakasına karar vermesi için öncelikli şart, yoksulluğa düşecek olan eşin talebidir. Talep mevcut değilse hâkim re’sen yoksulluk nafakasına hükmedemez. Bu talep boşanma davası görülürken ileri sürülebileceği gibi boşanmadan sonra açılacak nafaka davasıyla da ileri sürülebilir.

Kanun koyucu yoksulluk nafakasını düzenlerken, yoksulluğa düşecek eşin kusursuz olması gerektiğini belirtmemiş fakat “kusuru daha ağır olmamak koşuluyla” diyerek talepte bulunan eşin kusuru olsa dahi diğer eşten daha az olması gerektiğine hükmetmiştir. Dolayısıyla ağır kusurlu eş, yoksulluğa düşmesi nedeniyle nafaka talebinde bulunsa dahi bu durum, lehine nafakaya hükmedilmesine engeldir. Emsal nitelikli Yargıtay kararlarında bu husus şöyle ifade edilmektedir;

“Yoksulluğa düşen eş, boşanmaya yol açan olaylarda daha ziyade kusurlu olmamak kaydıyla, diğerinden hali ile mütenasip yoksulluk nafakası isteyebilir.”(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E.
2000/14218 K. 2000/14480 T. 20.11.2000)

“Boşanmaya neden olan hadiselerde kusurun ağırlığı davalı kadındadır. Ağır kusurlu davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru değildir. Ağır kusurlu davalı kadın yararına manevi tazminat takdiri isabetsizdir.” (YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E.2008/2-32 K.2008/86 T.30.01.2008)

Yoksulluk Değerlendirmesi Nasıl Yapılır?

Yoksulluk değerlendirmesi yapılırken toplumdaki genel anlayışa göre yoksul kabul ediliyor olmak yeterlidir, büyük bir yoksunluk içine düşmüş olmak gerekmez. Yoksulluk nafakası talep eden eşin durumu değerlendirilirken gelir kaynağı olup olmadığı, varsa bunların onu yoksulluktan kurtarıp kurtaramayacağı incelenir.

Yoksulluk nafakası miktarı belirlenirken, ödeyecek eşin mali gücü dikkate alınmalı ve üst sınır kabul edilmelidir. Zira hükmün amacı diğer eşi refah içinde yaşatmak değil, onun zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabileceği kadarıyla yoksulluktan kurtarmaktır.

Nafaka miktarı hâkim tarafından belirlenebileceği gibi kamu düzenine, ahlaka ve emredici hükümlere aykırı olmamak şartıyla eşler arasında belirlenip hâkim tarafından onanarak karara bağlanabilir.

Talep, boşanma davasında ileri sürüldü ise davaya bakmaya yetkili Aile Mahkemesine; boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile isteniyorsa davacının yani nafaka alacaklısı eşin yerleşim yeri Aile Mahkemesine sunulmalıdır.

Yoksulluk nafakası kural olarak süresizdir fakat TMK 176/3 hükmüne göre alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. İştirak nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur.

Nafakanın ödenmemesi durumunda ise cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Kanun koyucu nafakanın tahsilini kolaylaştırmak için bazı tedbirler ihdas etmiştir.

Nafakanın Artırılması Davası Avukatı için Bize Ulaşın

İstanbul’da faaliyet gösteren Akkaş Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu boşanma avukatı ekibi yoksulluk nafakası ve nafaka davalarında boşanma avukatı ve arabulucusu olarak tazminat, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dahil olmak üzere boşanma ile ilgili her türlü konuda hukuki danışmanlık, avukatlık ve arabuluculuk hizmeti vermektedir.

1992 yılında kuruluşundan bugüne çalışmalarına devam eden Akkaş Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu‘na ve nafakanın artırılması davası avukatı için avukat kadromuza İletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

error: Content is protected !!